1 Kasım 2007 Perşembe

Ve Belki...

Ve belki sen uyudun ve saçların kömür karası ve kirpiklerin yeşil
Ve belki bir çukur kazdım ben “6 ayak” derinliğinde
ve gömdüm kameramı ve üstünden bir tren geçti
ve öldü kameram (ve belki aslında hiç doğmamıştı) kesildi dönen makaranın sesi (ve belki dönmemişti hiç makara aslında)
Ve belki ben bu yüzden mahkûmum (artık) kendimi kelimelerle anlatmaya
ve kelimelerle anlamaya çalışmaya
ve kendimi anlaşılabilir kılamamaya
ve bu yüzden acı çekmeye ve çektirmeye
Ve belki de ben duygularımı asla tam olarak ifade edememişimdir bu yüzden
Ve belki de etmişimdir de edemediğimi düşünmüşümdür çünkü bana verilen cevapları doğru algılayamamışımdır yine bu nedenle
Ve belki de ben neden olduğunu bilmeden ölüm üzerine yazmışımdır
ve düşünmüşümdür
ve konuşmuşumdur
ve kendimi ölüme saplantılı sanmışımdır ya da gerçekten öyleyim
Ve belki de ben bu satırları yazarken seni ve beni
ve hayatı düşünüyorum bir yandan
Ve belki de ben geçmişimi ve geleceğimi
ve şimdiki zamanımı hapsetmişimdir belleğime ki o kırılgandır
Ve belki de bu yüzden yaralar vardır bedende ki onlar bize belleğimizin unutmak istediği şeyleri hatırlatır
Ve belki de en büyük yaralar aslında bedende değildir
Ve belki de yaraların en derinleri üstüne tuz basıl(a)mayan, ama anılarla dağlanan
ve yandıkça kavrulan ve kavuran
ve rahat bırakmayan insanı asla
ve her daim üstümüze gölgesi düşenler
ve bizim kalbimizi ve ruhumuzu parçalayandır
Ve belki de bu parçaların arasındaki çatlaklardır arasından acıların sızabildiği sadece…

Hiç yorum yok:

Defteri kurcala!