7 Şubat 2009 Cumartesi

Yansımalar I - Yamalanmışlık

Bir süre uzakta, yurtdışında yaşadıktan sonra geri dönmüş olmanın, hem de yıllardır tatilden tatile gelip kısa süreli kalınan Adana'ya dönmüş olmanın, bünyem üzerinde bıraktığı tat; hafif ekşi ve kekremsi, bol acılı ve baharatlı.

Yamalanmışlık

Değişim izleri -
Sökülmüş tabelaların ardında kalan izler; vida delikleri, duvar renginde bölgesel farklılıklar, eski tabela ışıklıymışsa eğer sarkık kablolar. Kimi zaman yeni açılan mağazanın tabelası, eskisinin izlerini saklayamamış, yama yırtıktan küçük kalmış.

Düzensizlik -
Tuğla, demir, kum, sıva, kapı, pencere. Yanyana olan iki bina arasındaki benzerlikler, aynı maddelerden yapılmış olmaları, kapılarının aynı sokağa açılıyor olması ve bundan dolayı kapı numaralarının ardışık bir şekilde bir birini takip etmesi ile sınırlı. Herhangi bir mimari veya estetik uyumdan söz etmek çoğu örnek için güç.

Diğer yandan, bu yegane ortak paydayı sunan sokak adları ve kapı numaraları ise sıklıkla değişmekte, bu değişimin doğal sonuçları ise sokak adını gösteren tabelanın ardındaki duvara boyayla yazılmış başka bir sokak adı görmek veya bina girişindeki sayılardan kırmızıyla yazılmış yedi mi, yoksa maviyle yazılmış onbir mi doğru ki şüphesiyle boğuşmak.

Buna ek olarak, yazların sıcak ve kurak, kışların ılık ve yağışlı geçtiği memleketimde, pencere altlarına, yanlarına ya da üstlerine, yer yer bina içinde bir parça uyum gösteren bir şekilde, çoğu zaman rastgele monte edilmiş, binanın dış yüzeyine yamalannmış klima aparatları göz dolduruyor.

Yatırımlar, Kaldırımlar -
İnternet ya da telefon hattının, veyahut elektrik kablolarının yeraltına taşınması, bilemedin su borusu yenilenmesi, o da olmadı kanalizasyon çalışması derken her yol -asfalt ya da kaldırım olması farketmez- almış nasibini, ya sökülüp yeniden döşenmiş ya da döşenmeyi bekliyor.

Her altyapı çalışması bırakmış bir parça iz, asfalt da, kaldırım da taşıyor bunları, ama ben en çok arnavut kaldırımının yamalı halini beğeniyorum. Nasıl oluyorsa sökülen taşlar bir türlü ilk günkü gibi olamıyor; ya taşların eskiden aşşağıya bakan yüzü artık yukarı bakıyor -sökülmemiş kısımlar soluk bordoyken, sökülüp yeniden döşenmiş kısımlar kızıl kızıl parlıyor- ya da kimi taşların yan çevrilmişliği ele veriyor kendini - sığdırılamamış belli ki çıktıkları yere. Yürürken gözünle, arabayla giderken götünle hissediyorsun ister istemez, ya hafif çökmüşler ya da hafif çıkmışlar.

Böyleyken böyle,
Adana - 2009 Şubatı.

Hiç yorum yok:

Defteri kurcala!